Güzel sanatlar fakültelerinde okuyanlar için eğitim hayatı eğlenceli ve havalı olduğu kadar sıkıntılı da geçer. Girmek istediğiniz bölümün yetenek sınavını kazanır, hayallerinize uygun bir üniversite hayatı yaşayacak olmanın mutluluğunu yaşarsınız ama bir yandan da bazı tepkiler ve zorluklarla karşılaşırsınız.
Aslında mızmızlanmanın çok da bir anlamı yok.
SSK’li Bir İş Bulabilecek misin?
Genelde aile büyükleri ve akrabalar tarafından sorulan soruların başında gelir. Yani onlara göre siz bütün gün okulda resim yapıyorsunuz ama okul bitince ne olacak? SSK’li bir işe girebilme ihtimaliniz yüzde kaç? İleride çoluk çocuk sahibi olduğunuzda nasıl geçineceksiniz? Memuriyet gibisi var mı, mis gibi meslek! Onlar size resim yapmayın demiyorlar, hobi olarak yine yapın ama geleceğinizi garanti altına almadan böyle nasıl olacak?
Eniştenin Bir Heykelini Yaparsın Artık!
Genelde resim ve heykel bölümlerinde okuyanlar sanki piyango tutturmuşçasına, yıllardır bihaber oldukları akrabaları ve konu komşuları tarafından büyük bir ilgi görür, amca, dayı, enişte, hala, üç koldan yeğen temalı büst ve portre siparişler alırlar. Elbette bedavaya! Elinize mi yapışacak? Kıymanın kilosu kaç lira olmuş bir de heykele para mı verilirmiş?
O Saçının Sakalın Hali Ne Öyle?
Siz sistem karşıtı marjinal bir sanatçı olmanın hayallerini kurarken, giyim tarzınız, saç şekliniz, erkek cinsliyseniz uzayan saçınız sakalınızla bu işe şimdiden yatırım yapmaya başladınız. Fakat otobüs durağındaki teyze buna hazır mı hiç düşünmediniz. “Şu gençliğin haline bak, bizim zamanımızda kaymak gibi tıraş olmuş Tarık Akanlar vardı!” diye isyan eden teyze ve amcaların yanında sizin isyanınızın esamesi okunmuyor değil mi?
Ay Sen O Filmi İzlemedin mi?
Sanat okulundaysanız entelektüel olmak zorundasınız. Kült eserler kadar yeni çıkan filmleri ve kitapları takip etmeli, sergi sergi dolaşmalısınız. Bir ortamda ünlü bir yönetmenin filminden bahsedildiğinde o filmi izlemediyseniz gözlerden hemen düşersiniz. Bunun sonu etiketçiliktir, dikkat!
Akım Derken…
İçinde farklı bir şeyler yaratma dürtüsüyle sanat okumaya karar verenler sanat tarihini ve akımlarını derinlemesine öğrendikçe inceden tedirgin ve panik olurlar. Sanatta yeni şeyler yapmak, akımların ötesine geçmek gibi dertler yüzünden fırçayı düşman belleyenler bile var.
