Bir şey asla demode olmuyorsa iyi bir sebebi vardır. Altın söz konusu olduğunda, sebep bulmak zor değil. Zira kendisi parlak bir yetenek; kolayca şekle giriyor, çabuk deforme olmuyor, nadiren alerjiye yol açıyor, paslanmıyor, kararmıyor… Yalnız bir konuda kafamız biraz karışık. Altın hep aynı altınsa nasıl oluyor da sarıdan beyaza, kırmızıdan pembeye, hatta yeşile uzanan çeşit çeşit renkte karşımıza çıkıyor? Aslında tüm renkler altının farklı metaller ile kombinlenmesiyle oluşuyor. Peki, o zaman altının değeri düşmüyor mu?
1. Farklı renklerdeki altınlar da sarı altın kadar gerçek. Saf altın genelde mücevher olarak kullanılmak için fazla yumuşak olduğundan çoğu zaman içine farklı metaller karıştırılıyor. Altının rengindeki değişimin kaynağı da işte bu metaller.
2. Altının saflığının ayar ya da karat ile ifade edildiğini biliyoruz. 24 ayar bir yüzüğünüz varsa muhtemelen tamamı altındır. Diğer yandan, eğer 18 ayarsa yüzde 75’i altın demektir. Diğer bir deyişle 18 birim altına 6 birim farklı metal eklenmiştir. 14 ayar altında ise bu miktar 14’e 10 oranındadır. Gerisini siz hesap edin.
3. Sarı altın genelde saf altına bakır veya çinko karıştırılarak elde ediliyor. Ortaya çıkan sarı tonu eklenen miktara göre değişiyor. Bu durumda, ayar düştükçe rengin koyulaşacağını söylemek mümkün.
4. Pembe ve kırmızı altın için başvurulan metal bakır. Ne kadar çok bakır eklenirse, renk o kadar koyu oluyor.
5. Yeşil altından sorumlu metalimiz ise saf altına karıştırılmış gümüş.
6. Beyaz altın elde etmek için kullanılan nikel bazı kişilerde alerjik sorunlara yol açabiliyor. Diğer seçenek olan paladyum ise daha pahalı fakat alerji riski daha düşük bir metal. Eğer nikel ya da başka bir metale alerjiniz varsa, 18 ya da 22 gibi ayarı yüksek mücevherleri tercih edin.
7. Uygun fiyata altın ışıltısına sahip olmak için altın kaplama mücevherler gibisi yok. Fakat kaplama ne kadar ince olursa, soyulma hızı da o kadar artıyor. Bu da içi dışı bir altına kıyasla 7/24 kullanıma ömrünün vefa etmeyeceği anlamına geliyor.
Fotoğraf: Tiffany & Co.
