ManşetTEKNOLOG'DAN
Trend

Bir Robotu Sevmekle Başlayacak Her Şey

Kimine göre insanlığın kökünü yazıyacak büyük bir tehlike, kimisisi için medeniyetin en üst seviyesi. Robotların fiziksel ve zeka yetenekleri arttıkça yeni görevler üstlenmesi beraberinde bazı etik tartışmaları da getiriyor. Örneğin siz, bir robotu sevebilir, onunla duygusal bir bağ geliştirerek kendinize eş olarak seçer misiniz? Gelin bu konuyu farklı boyutlarıyla irdeleyelim.

Erdal Kaplanseren

Zülfü Livaneli’nin, tüm şarkılarını sevdiğim albümü Ada’ya adını veren şarkıda geçiyor başlıktaki ifade; sadece bir kelime farkıyla. Bir insanı sevmekten bahseden şarkıyı, yakın gelecek için bir robota uyarladım, büyük ozan Livaneli’nin affına sığınarak.

Şarkının sözleri şöyle başlıyor: “Bir kıyıdan baktım dünyaya. Ellerimde tuz avucumda sedef. Bir mavilik bir açıklık. Özgürlük hasreti yüreğime vuruyor. Nerede, nerede insanlar?” Yoksa o güzel insanlar, o güzel uzay araçlarına binip gittiler mi? Zülfü Livaneli, bu şarkının sözlerini yazarken, belki de uzak bir zamandan, farklı bir evrenin kıyısından bahsetmek istedi biraz da. Şarkının yakasını bırakıp, güç kalkanlarımızı devreye alarak asıl konumuza doğru tam yol alalım.   

Robot ırkının şafağı

Bilimkurgu dervişi Arthur C. Clarke’ın Sentinental adlı kısa öyküsünü senaryolaştırarak filme uyarlayan Stanley Kubrick, “2001: A Space Odyssey”yi 4 milyon yıl önceden başlatmıştı. “İnsanlığın Şafağı” olarak resmedilen bu bölümün bir benzerini, belki içinde bulunduğumuz çağda robotlar için yaşıyoruz.    

Bilimkurgu edebiyatının babası Isaac Asimov’un, Robot Serisi’nin üçüncü kitabı olarak 1983’te çıkardığı The Robots of Dawn, robotlarla insanların ilişkisini sosyal açıdan irdeleyen ilk eser olmuştu. İnsanlar ve robotların mutlu bir yaşam sürdüğü Aurora adlı gezegende gerçekleşen bir cinayeti araştıran dedektifin maceralarını okuyoruz bu kitapta. Hikayede cinayete kurban giden kişi bir robot. Konuyu ilginçleştiren bu detay, robot-insan ilişkisinin kitaptaki pek çok yansımasından sadece bir tanesi. Muhtemelen gelecekte insanlar ile robotlar arasında duygusal ve hatta fiziksel bir ilişki olacağına dair ilk hikaye bu kitapta yer aldı.

Nefes alsın yeter

Distopik TV serisi Black Mirror’ın “Be Right Back”(S2E1) adlı bölümü genç bir kadının, ölen eşinin robot kopyasıyla yaşadığı tuhaf ilişkiyi anlatıyor. Görüntüsü, saçları, sesi, teni, kokusuna kadar her şeyiyle kocasına benzeyen bu robotla avunacağını düşünen kahramanımız beklediği yakınlığı hissedemez. Gece yatakta kadın uyurken robot tavana bakarak durmaktadır. Robotun nefes almamasından rahatsız olur. Sonrasında rahatsız olduğu davranış ve özellikler peşi sıra gelecektir.

Bir robotla değil ama bir yapay zeka yazılımıyla insan ilişkisini duygusal boyutuyla anlatan Her adlı film de konuya oldukça çarpıcı yaklaşımlar getirdi. Son derece duygusal ve yalnız bir karakter olan Theodore’un, gördüğü reklamdan etkilenerek bilgisayarına yüklediği sanal asistan Samantha ile fırtınalı aşk hikayesine şahit olduk. (Samantha’yı, Scarlett Johansson’ın seslendirdiği bilgisini de vereyim.)

İlişkilerinde ateş bacayı sarmıştır. Uzun sesli sohbetlerden birinde, Theodore, fiziksel bir varlığı olmayan Samantha’nın konuşurken içine nefes çeker gibi bir ses çıkarmasından rahatsız olur. Samantha bunu hoşluk için yapmıştır ama adamımız doğal olmadığını düşünerek bir daha yapmamasını ister.

Robot sevgiliyle olur mu?

Her, insan ile kendi yarattığı yapay zeka arasında nasıl bir duygusal bağ kurulabileceği noktasında pek çok ipucu veriyor. Fiziksel bağlantıları olmayan, biri gerçek biri sanal iki varlığın mükemmele yakın bir duygusal bağ kurması mümkün mü? Film neden olmasın dese de günümüz toplumunda ciddi oranda yadırganıyor.

Amerika Birleşik Devletleri’nde geçtiğimiz yıl 2.500 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen “robot sevgili” araştırmasının sonucuna göre erkeklerin üçte ikisi bir robotla sevgili olmayı deneyebileceğini söylüyor. Aynı anketteki kadın katılımcıların üçte ikisi ise böyle bir şeye asla kalkışmayacağını ifade ediyor. Tüm bu sonuçlar, robot sevgili ve hayat arkadaşına karşı insan tutumunu inceleyen ilk keşifsel ankete ait. Böyle bir araştırma, aslında insanların seks robotlarıyla gelecekteki olası ilişkisine dair ipucu vermekten de öteye geçiyor ve modern insan ilişkilerini cinsiyet perspektifinden yansıtıyor.

Massachusetts’deki Tufts Üniversitesi araştırmacıları, robot partnerlerin neye benzemesi gerektiği ve bunların hangi kullanımlarının makul olabileceği üzerine bir araştırma gerçekleştirdi. Bu anketle araştırmacılar, gelecekte robotların insan psikolojisi ve ilişkilerinde zarardan çok fayda sağlayacak bir gelecek yaratmada yardımcı olmak istediklerini belirtiyorlar.

Önceki araştırmalar genellikle insanların robotlarla ilişkiye girmesinin doğru veya yanlış mı olacağı gibi basit sorularla sınırlı kamuoyu anketleriyle sınırlı kaldı. Tufts Üniversitesi’ndeki araştırmacılar ise daha kompleks bir süreç takip ederek Likert ölçeğinden faydalanmışlar. 7 puanlık bu ölçekte 1 “tamamen uygunsuz”, 7 ise ise “tamamen uygun” anlamına geliyor.

Araştırmacılar, Amazon Mechanical Turk çevrim içi hizmeti aracılığıyla 57 erkek ve 43 kadını göreve alarak ABD nüfusunun genelini temsil edecek bir tablo çıkarmak niyetiyle önceki araştırmalara göre daha anlamı bir veri elde etmeyi amaçlamışlar.

“Seksten ziyade mastürbasyon gibi”

Hem erkek hem de kadın katılımcılar, bir robotla cinsel ilişkiye girmenin seksten çok mastürbasyona benzediği üzerinde anlaşıyorlar. Fakat erkek katılımcılar, robotların olası farklı kullanımları üzerinde kadınlara göre çok daha hevesli bir tutum sergiliyor.

Öte yandan, hem kadınlar hem de erkekler genel olarak seks işçisi yerine seks robotu kullanmanın daha uygun olduğu üzerinde anlaşıyorlar. Ayrıca, engellilerin seks robotu kullanımında ve cinsel yolla bulaşan hastalıkların azalması konularında da iki cins hemen hemen aynı fikri paylaşıyor.

Kadın ve erkeklerin seks robotu kullanmada en çok ortak anlaştığı konular ise insanlar arasındaki ilişkilerin devamını sağlama, cinsel suçların önlenmesi açısından yardım amacıyla eğitimsel kullanma ve normal insan ilişkilerinin mümkün olmadığı soyutlanmış yerlerdeki kullanımları oldu. Son konu özellikle gelecekteki Mars kaşiflerinin veya Kutup araştırmacılarının seks robotlarıyla yakınlık sergilemelerinde insanların muhtemelen daha anlayışlı olacağına işaret ediyor.

Ölen eşine benzeyen robot

Araştırmada çıkan ilgi çekici verilerden biri, “bir arkadaşınıza veya ölen eşinize benzeyen robot” sorusunda ortaya çıkıyor. erkekler bu konuda 5 puandan yüksek bir ortalamayla onay verirken, kadınlar bu konudaki çekincelerini 3 ile 4 arasında değişen puanlarla ifade etti.

Robot sevgili sektörü

Konunun bir de ticari boyutu olacak elbette. Şirketler müşterilerinin ideal robot sevgiliye kavuşması, zaman içinde taleplere göre güncellemelerin yapılması karşılığında yüklü miktarlarda para talep edecektir.

İnsanlar, görece basit makinelerle duygusal bağ kurmaya meyilli olduğunu Aibo robot köpekleriyle ya da Paro robot foklarla zaten göstermiş bulunuyor. Bu da insanların, seks robotlarıyla ya da gelecekte daha karmaşık sosyal etkileşim sergileyebilen robotlarla duygusal bağ gösterebileceği yönünde işaretler veriyor.

Sanal sevgili deneyimi yayılıyor

Bazı insanlar, fiziksel bir bedene sahip olmayan sanal karakterlerle duygusal bağ kurulabileceğini gösteriyor. Bazı oyunlar ve akıllı telefon uygulamaları, kullanıcılarına sanal erkek arkadaş ya da kız arkadaş “deneyimi” sunuyor. Mesela Çin’de, Microsoft’un “sohbot” programı “Xiaoice” milyonlarca Çinli sosyal medya kullanıcısına yapay arkadaşlık yaparak onların dertlerini ve umutlarını paylaşıyor.

Keskin bir yapay zeka ve çekici bir fiziksel beden insanlar için muhtemelen daha olumlu gelecektir. Fakat araştırmacılar, seks robotlarını yasaklamanın, gelecekte robotlar ve yapay zeka ile kurulacak ilişkilerin düzenlenmesinde yardımcı olacağını düşünmüyor. Aksine, bu konularda daha fazla araştırma yapılarak insanlar üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerin daha yakından incelenmesini savunuyorlar.

Başa dön tuşu