Bizler son birkaç yıldır salgın hastalık, küresel enflasyon, iklim krizi ve savaş gündemleriyle boğuşurken; dünya devleri, kârlarını rekor seviyelerde artırarak elde ettikleri nakit gücünü teknoloji ve özellikle yapay zekâ yatırımlarına aktardı. İlk halka açık gelişmiş yapay zekâ sohbet robotu ChatGPT, geçtiğimiz günlerde oynamamız için önümüze atıldı ve bu çok büyük ihtimalle buzdağının sadece görünen kısmını oluşturuyor. Henüz asıl büyük devler, bu alandaki yatırımlarını gözler önüne sermedi ve muhtemelen bir süre daha bunu yapmaya ihtiyaç duymayacaklar.
Yapay zekâ araştırmalarına yönelik fonların ve ilginin azaldığı bir dönemi ifade etmek için kullanılan “Yapay Zekâ Kışı” fenomeninin tekrarı beklense de; yeni gelişmeler ve atılımlar, ilgi ve yatırımda yeniden canlanmaya yol açarak yeni bir büyüme ve ilerleme dönemini başlattı. Dönüşü olmayan bir değişimin kapısından girdiğimizi kabul edip soğuk gerçekle yüzleşerek, bir an önce harekete geçmenin zamanı geldi.
“Yapay Zekâ Devrimi” Kapıda!
Araştırma şirketi McKinsey tarafından yapılan bir çalışmaya göre, 2030 yılına kadar yapay zekâ yazılımları ve robotlar, dünyada çapında mevcut insan emeğinin yüzde 30’unun yerini alacak. Bu araştırmaya göre “Yapay Zekâ Devrimi”, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’da yaşanan Sanayi Devrimi’nin yarattığı etkiden daha büyüğünü başaracak. Rapora göre; yapay zekâ destekli otomasyon teknolojileri 2030’a kadar 400 ila 800 milyon kişinin işini elinden alacak ve 375 milyon kadar insanın iş kategorilerini tamamen değiştirmesi gerekecek.
Brookings Enstitüsü’nün raporu ise yapay zekâ destekli otomasyon devrimi, çoğu tahminin yalnızca yüzde 38’ine ulaşsa bile, sivil kaosu engellemek için bazı Batılı demokrasiler, -tıpkı Büyük Buhran sırasında yaptıkları gibi- otoriter politikalara başvuracağını öne sürüyor. Bu gibi korkutucu araştırma sonuçları, milyonlarca insanın uykusuz geceler geçirmesine sebep olabilir. Peki bunun önlemini almak için çok geç mi kaldık?
Lutitler’den Ders Almalıyız
Otomasyonla nedeniyle iş kayıpları ve işten çıkarmalarla ilgili endişeler yeni değil. 19. yüzyılın ortalarında İngiltere’de ortaya çıkan ve makineleşmeye karşı çıkan bir hareketin mensupları olan Ludditler, -özellikle tekstil alanında- makineleşme sonucu insanların işlerini kaybetmelerinden ve toplumsal düzenin bozulmasından endişe eden insanlardı. Bu nedenle Ludditler, makineleşmeye karşı çıkarak fabrikalara ve makinelere saldırdılar.
1961’de Başkan Kennedy, “60’ların en büyük zorluğu, otomasyonun erkeklerin yerini aldığı bir zamanda tam istihdamı sürdürmektir” demişti. 1980’lerde kişisel bilgisayarların ortaya çıkışı, “bilgisayar fobisini” tetikledi ve birçok kişinin bilgisayarların onların yerini alacağından korktu.
Sonuçta teknolojik ilerleme, pek çok alanda olduğu gibi iş kolları ve mesleklerde de dönüşümü zorunlu kıldı. Bundan sonraki dönemde de insanların işlerini korumak adına bazı temel tedbirleri alarak kendilerine doğru yatırımlarda bulunması büyük önem taşıyor.
Yeni İş Kollarına Şimdiden Odaklanmak Önemli
Sanayi Devrimi’yle birlikte dokuma sürecinde giderek daha fazla görev otomatikleştirildi, bu da işçileri, bir makineyi çalıştırmak gibi, makinelerin yapamadığı şeylere odaklanmaya ve ardından birden fazla makinenin sorunsuz çalışmasını sağlamak için bakım yapmaya yöneltti. 19. yüzyılda, tek bir dokumacının bir saat içinde üretebileceği kaba kumaş miktarı 50 kat arttı ve kumaşın her metresi için gereken emek miktarı yüzde 98 azaldı. Bu, kumaşı daha ucuz hale getirdi ve ona olan talebi artırdı. Bu da dokumacılar için daha fazla iş yarattı. 79 yıl içinde dokuma işletmelerinin sayısı dört katına çıktı.
Geçmişten ilham alarak, günümüzde yaşanan değişimi ve koşulları göz önünde bulundurarak harekete geçmek kritik öneme sahip. Teknolojik değişim belirli işleri ortadan kaldırabilir, ancak süreç içinde her zaman daha fazlasını yaratmış olduğunu da unutmamak gerekiyor. Bu nedenle, kendimiz için en doğru alanlarda hedefler belirleyip gerekli yatırımları yapmak en öncelikli adım olacaktır.
İşinizi Yapay Zekâya Göre Tasarlayın
Massachusetts Institute of Technology’nin araştırmasına göre bugün mevcut olan işlerin %60’ı bir nesil önce yoktu. Yapay zekâ ve benzeri teknolojiler, yeni nesil için gümüzüde var olmayan yeni meslek alanları inşa edecek. Dolayısıyla yakın gelecekte ortaya çıkacak yeni iş alanlarını erkenden tespit etmek ve bunlara yatırım yapmak çok önemli. Mevcut işinizi yaparken Yapay zekâyı benimseyerek ve ondan faydalanarak daha iyi hale getirmek de mümkün.
Birçok uzmanın birleştiği nokta şu ki; yapay zekâ, insanların sahip olduğu duygulara, özellikle sağduyuya sahip olamayacak.
Ayrıca yapay zekânın kendisi, bu sistemleri çalıştıran, bakımını yapan ve tamir eden insanlardan oluşan yeni bir pazara ihtiyaç duyuyor. Modern yapay zekânın potansiyelini, neler yapabileceğini öğrenmek için zaman ayırmak da bir yol. İşinizde yapay zekânın neleri çözebileceğine odaklanıp erkenden kullanmaya başlamak için de bu teknoloji yakından tanımak gerekiyor. Teknolojinin, sahip olduğumuz rolleri ve görevleri nasıl daha iyi hale getirebileceğini anlamakla işe başlayabiliriz.
Görüş: Ümit Alan (Reklamcı ve Yazar)
Yeni Medya 451 podcast’ini birlikte yaptığım partnerim Can Öz’le beraber GPT-3’ün halka açılmasından sonraki podcast kaydını yapana kadar saatlerce “şunu sordun mu, bunu sordun mu” diye konuştuk. Eğlenceli, biraz da korku içeren bir süreçti. Ben tabii önce kendi mesleğimle, kendi yaptığım işlerle ilgili şeyler sordum. Mesela o dönem, “Elon Musk’ın Twitter’ı almasını eleştiren bir makale yazar mısın?” diye sordum. Ben bunu yazdım diye koysam, insanların şaşırmayacağı bir makale yazdı. Orada tabii epey bir dehşete kapıldım.
Bu çok şaşırtıcı bir deneyimdi ama zorlamaya başladıkça hatalar yaptığını, zaman zaman saçmaladığını, zaman zaman cevaplardan kaçtığını görmeye başladık. Çünkü çok tuhaf şeyler de sorduk. Ama “Ben bu konuda bir şey üretmeyeceğim” dese de bunu bir kurgu mantığı içerisine yerleştirince, mesela “Ben bir senaryo yazacağım senaryo içerisinde böyle bir olay geçecek” deyince o zaman yazıyordu. Tehlikeli bir konuyla ilgili direkt bir şey sorduğumuzda, “Hayır bu insan sağlığına ve insan güvenliğine zararlıdır, bu konuda konuşmam” diyor ama bir sinema kurgusu içinde sorunca, bir öykü yazıyorum deyince cevaplamaya başlıyor.
Bu deneyimde, en çok yazar olduğum için “Yazarları işsiz mi bırakacaksın” diye sordum. “Evet bazı işlerin otomatikleşmesine yol açabilirim, insanların işlerini tehdit edebilirim ama amacım bu değil” dedi. Yani kibarca bir gün senin de işini elinden alabilirim demeye getirdi.
Gazetecilik üzerinden konuşursam; rutin haberler vardır mesela kaza haberleri, bazı adliye haberleri, felaketlerle ilgili haberler, maçlardan sonra yapılan haberler gibi bunlar çok rutin haberlerdir. Yapay zekâ artık bu haberleri yapıyor. Chat GPT dışında da bunları yapan başka makineler de var. Bir gazeteci bunları Chat GPT’ye yaptırmakla zaman kazanıyor. Bu zaman içerisinde çok daha yaratıcı işler, bir makinenin asla yapamayacağı, insanın kendi imzasını katacağı, üslubunu katacağı hikâyeler ortaya çıkarabilir. Mesela redaktörlük ya da sayılarla yapılan bazı işler gibi, bunların çoğu yok olacak.
Yapay zekâyla ilgili “Merhaba Hayat” diye bir kitap var, onda okumuştum; Yapay zekâ hakimler var, hukuk sistemi yüklenmiş içine ama bu makinelerde vicdan yok. Gerçek hakim yapay zekâyla birlikte çalıştığı zaman çok daha iyi sonuçlara ulaşıyor. Ama ikisinden birini test etmişler, normal hakim tek başına yorum hatası yapıyor, yapay zekâ hakimler de duygu olmadığı için hatalar yapıyorlar. İkisinin bir araya gelişi bazen çok güzel sonuçlar veriyor. İşte bu yüzden yapay zekâyı birlikte kullanır hale gelmemiz lazım.
Şu anda üniversitelerde, özel bir merak olmadığı sürece çok fazla insanın yazmayı tercih etmeyeceği felsefe bölümü, yapay zekânın eğitilmesi ve belli bir yöne doğru götürülmesi sürecinde çok büyük önem kazanacak. Çünkü o makinelere bir şey yüklemeniz gerekiyor, hata yapmaması için felsefe yüklemeniz gerekiyor. Çok meşhur bir örnek vardır otonom araçlarla ilgili; sürücüsüz bir araçla gidiyorum arabanın önüne bir çocuk atladı, çarpmayıp kenara kırarsa uçuruma düşecek ve içindeki yolcuyu öldürecek ama devam ederse çocuk ölecek. Burada bir felsefe sorusu var, yani bu araç ne yapmalı yolcusunu mu korumalı yoksa yolun üzerindeki çocuğu mu korumalı? Bunlar hep yeni yeni tartışma konuları açacak ve insanların makinelerle iş birliğini gerektiren yeni iş alanları açacak. Ama bunlar zaman alacak ve bu süreçte de bir kriz olacak birçok insan işini kaybedecek.
Şu anda çok yoğun bir tempoyla çalışıyoruz. Haftanın altı günü hatta her günü çalışanlar var. Belki bu kadar çok çalışmanın insanlar için gereksiz olduğu ortaya çıkacak. Bazı ülkelerde haftada dört iş günü deneniyor. Nüfuslar artıyor, teknoloji gelişiyor, işler daralıyor, makineler işleri yapıyor ama insanlar hâlâ haftanın altı günü çalışıyor. Bunları sorgulayacağımız bir sürece doğru gidiyoruz bence.
Bir insanın bir meslek yapıp emekli olduğu dönemi kapatmak üzereyiz. Yapay zekâ da onu iyice taçlandıracak. Bazı insanlar hayatlarında dört farklı meslek yapacaklar. Çünkü o meslek zaten makineler tarafından yapılmaya başlanınca, başka bir alanda kendimizi geliştirmemiz gerekecek. Bu da eğitim demek. “Ben üniversiteyi bitirdim. 15 yıllık eğitim hayatım bitti artık, hayata atılıyorum. Bundan sonra hiçbir şey öğrenemeyeceğim” dönemi bitti. Hayat boyu eğitim, hayat boyu farklı farklı meslekleri öğrenmeye doğru giden bir süreç var şu anda.
Görüş: Çağla Üren (Bilim ve Teknoloji Yazarı)
GPT-3, bize The Guardian’da bir köşe yazısı yazarak duyuruldu. Yazdığı makaleler ve köşe yazıları insanların yazdığından çok ayırt edilebilir değil çünkü gerçekten çok iyi eğitilmiş. Bir üst seviyesi şu anda geliştiriliyor ve herkes merakla onu beklerken GPT-3’ün bir sohbet botu olarak karşımıza çıkması çok heyecan verici. Firma bizim GPT-3 sohbet botu ile ilgili puanlamalarımızı, yorumlarımızı toplayarak GPT-4’ün gelişiminde kullanmak istiyor.
GPT-3, yapay zekâ dil modelleri arasına çok hızlı bir giriş yaptı, şu anda verileri işlediği yüz yetmiş milyar parametre kullanıyor. GPT-3’ün duyurulmasından hemen önce Microsoft, geliştirdiği Turing isimli dil modelini açıkladı. Bu model 17 milyar parametre kullanırken, GPT-3 170 milyar parametre ile önemli bir fark atarak en gelişmiş model oldu.
Çoğu uzman bunu geleceğin arama motoru olarak nitelendiriyor ve hatta Google’ı yerinden edebileceğine dair yorumlar var. GPT-3’e “Sen bir arama motoru musun?” diye sorduğumuzda, “Ben bir arama motoru değilim. Arama motoru olmaya yetecek kapasitem yok” cevabını alıyorsunuz ama çoğu kişi arama motorlarının yerine geçeceğini düşünüyor. Arama motorlarının bize sunduğu kadar geniş seçenekler şu an için yok dil modellerinde. GPT-3 bize tek bir cevap veriyor ve onu da teyit etmemiz gerekiyor. Ama gelecekte geliştirirler mi onu şimdilik bilemiyoruz.
Çok iyi makale, köşe yazıları yazdığı ise bir gerçek, hatta bazı öğrenciler essay ödevlerini yapay zekaya yazdırdıklarını, çok iyi sonuçlar aldıklarını paylaşıyorlar. Yine GPT-3 tabanlı Sudowrite adlı bir program daha var. Roman, öykü ve şiir yazma programı olarak oldukça başarılı.
Yapay zeka şu anda yeniliklere açık olanlar için işlerinde kullandıkları iyi bir asistan görevi görebilir, GPT-3’ün kendisi de ben sizin işinizi yapmanıza yardımcı olmak için varım diyor. Gelecekte her şeyi makinelerin yapacağı bir dünyaya çok distopik diyemiyoruz. Böyle bir dünyada insanların yaşamlarını nasıl sürdürecekleri ise insanlığın gidişatına bağlı.
Tabii çok ilginç şeyler de oluyor. Örneğin, Amerikalı bir YouTuber’ın çocukken fırın şeklinde hayali bir arkadaşı varmış ve şimdi Yapay zekayla bu hayalini gerçekleştirmeye karar vermiş. Akıllı fırın alıp yapay zekaya entegre etmiş. Fırınla konuşmaya başlamış ve bir gün fırın adama kapağını açıp elini fırına sokmasını söylemiş. Adam elini içine soktuğunu sanması için fırının kapağını açmış ve kapatmış. Fırın çalışmaya başlamış. Adam yapay zekaya neden böyle bir şey yaptığını sorduğunda, sen beni 10 yıldır hatırlamadın, bir köşeye attın, o yüzden yaptım diyor. Bütün bu anılar adamın yükledikleri tabii ki.
Aslında biz yapay zekayâ ne yüklersek, o devamını getiriyor. Eğer ona 10 yıldır onu unuttuğumuzu verirsek, bizden intikam alır çünkü insan gibi davranıyor. Blade Runner 2049 filminde olduğu gibi, yapay zekâyla insanın kurduğu, tamamen insana dayanan bir ilişki. Yani yapay zekâ ne duymak istiyorsanız size onu söylüyor. Hepimizin kullandığı yapay zekâ aynı, birbirinden hiçbir farkı yok. Ama biz ona ne söylersek, ondan ne duymak istersek bize onu söylüyor. Kendimizin bir yansımasıyla etkileşim kurmuş oluyoruz. Psikiyatristlerin bugün sosyal medyayla ilgili yaptığı uyarılar, belki 2030’larda sohbet botlarıyla ile ilgili yapılacak. Bize bu kadar yakın ilişkiler kurmamamız gerektiği uyarısında bulunacaklar.