DİĞER

İnsanın Yedi Yaşı

Shakespeare, dünyaca ünlü klasiği Hamlet’in 2. Perde 2. Sahne’sinde “Bir ceviz kabuğunda hapsolabilir ve kendimi sonsuz uzayın bir kralı sayabilirdim” diyor. İnternet sayesinde bugünün insanı için geçerliliği artmış bir söz.

İnternet hepimizin. İsteyen haber sitelerinde veya forumlarda bağırıp çağırır, isteyen orta yaş krizini yatıştırmak için sığınacak gönüller arar veya isteyen iflah olmaz bir narsist olarak sosyal ağlarda tahrik edici fotoğraflar yayımlayarak binlerce kişilik arkadaş listesine sahip olur. Çünkü internet, bir gezinti alanı, bir eğlence parkı aynı zamanda. Nasıl ki bir parkı çocuklar oynamak, gençler koklaşmak ve yaşlılar da bankta oturup güvercinlere yem atmak için kullanıyorsa; internette de durum aynı. Her yaş grubunun yaklaşımı ve internetin nimetlerini kullanış şekli farklı oluyor.

Düşünceler zincirine kapıldığım anlardan birinde, kendimi Shakespeare’in ünlü Seven Ages of Man (İnsanın Yedi Yaşı) tiradında buldum. “Tüm dünya bir sahne. Tüm erkek ve kadınlar yalnızca oyunculardır…” diye başlayan eserde insanın hayatı boyunca pek çok rol oynadığı ve bu oyunun da yedi perdeden oluştuğu anlatılıyor. Yani insan hayatının bebeklikten ölüme uzanan yedi yaşı, yedi farklı ama birbirinden ayrılmayan devresi bulunuyor. Hemşirenin kucağında debelenmeyle başlanan bebeklik, gönülsüzce okula gidilen ilkokul yılları, sevgiliye tutku dolu şiirlerin gönderildiği ilk gençliğin aşk zamanları, eğitimi bitirip yaşamanın aslında ciddi bir iş olduğunun fark edildiği gençlik dönemi, bilgelik kazanılan orta yaşlar, burnun üzerindeki gözlükler ve küçülüp büzülen vücutla yaşlılığa atılan adımlar… Ve bu hikayeye son noktayı koyan, sahnelerin en sonuncusu, ikinci çocukluk ve “dişsiz, gözsüz, tatsız, hiçbir şeysiz, yalnız kayıtsızlık!”…

“Ve bir insan, kendi sırası geldiğinde pek çok rol oynar, yedi devrelik perdesinde.” Dünyanın bariz şekilde sahne olmadığı gerçeğine rağmen (yani şu biliniyor ki küre şeklinde, yüzde 70’i su ve kesinlikle de yassı ve tahtadan değil, hahaha), Stratfordlu yazarın kesinlikle anlatmak istediği bir şeyler vardı. İlk yaşınıza bir bebek olarak gözlerinizi açarsınız, çocukluğa adım atarken ikinci döneme girersiniz ve sonrasında da okul gelir. Ergenlik çağında dünyaya meydan okuyan hormonlarla üçüncü döneme girdiğinizde, siz çocukça şeyleri geride bırakırken yetişkinliğin başlangıcıyla beraber dördüncü dönem başlamıştır. Olgunluk beşinci dönemde size bilgeliği getirirken, bu bilgelik altıncı dönemde emekliliğinizde işinize yarayacaktır. Ve nihayet, azrail kapınızı çalar, Shakespeare’in sözleriyle, “dişsiz, gözsüz, tatsız, hiç bir şeysiz, yalnız kayıtsızlık”a girersiniz. Gerçekten ürpertici…

Varolan her gram bilgeliğin küresel istirahathanesi -ve dünyadaki çoğu aptallığın da deposu- olan internetin, hayatın hangi devresinde olursanız olun, doğumdan ölüme kadar bizlere sunacağı bir şeyleri var. Siz şu anda Shakespeare’in tarif ettiği o yedi yaştan hangisindesiniz bilmiyorum; fakat şundan da emin olmak lazım ki, içimizden geçen zamanla etimizden geçen zaman aynı değil. Hayallerinize biraz daha yaklaşmak veya daha fazla hayal kurabilmek için kullanın elinizdeki tüm olanakları. Belki de ömrünüz yetmeyecek hepsini yaşamaya; ama en azından onun hayalinin bile sizi ne kadar mutlu ettiğini göreceksiniz.

Başa dön tuşu